⟹ KIRK YILLIK DOSTLAR
Merhaba !
Başlıkta da gördüğünüz gibi bugün size kırk yıllık bir dostluktan bahsedeceğim. Peki kim bu kırk yıllık dostlar?
Bahsettiğimiz kişiler 1970 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi elektrik fakültesine giriş yapmış öğrenciler. Evet, bağları hiç kopmadı hatta daha da sıkılaştı. Bunca yıldır içlerinde tuttukları anıları ve hasreti burada sohbet ederek tazeliyorlar. 1970 girişli İTÜ' lüler üç yıldır ayda bir pazar günleri İstanbul Yelken Kulübü' nde toplanıp kahvaltı yapıyorlar. Bu İTÜ' lülerden biri olan babam bu organizasyona katılmayı isteyip istemediğimi sordu. Ben de hiç düşünmeden kabul ettim. Kahvaltıya üç kere katıldım ve hepsinden büyük bir zevk aldım. Sohbet ettiğim insanlar çok cana yakın ve bilgiliydiler. Onlarla özellikle tarih konuları hakkında konuşmalar yaptım.
Son gidişimde bir amca, kızının evlendiğini ve herkese evlilik hediyesi dağıtmak istediğini söyledi. Ayrıca benden hediyeleri dağıtmam için yardım istedi. Ben de kabul ettim, hediyeler bir sürü kitaptan oluşuyordu. Herkese tek tek dağıttım. Kitap poşetlerinin içerisinden bir harita çıktı. Çok büyük bir haritaydı. İçinde, İstanbul'daki yüz tarihi eserin yer aldığı ilçeleri gösteriyordu. Bunu çok faydalı buldum çünkü artık o haritada gösterilen yerlerle ilgili yazılar yazmayı düşünüyorum. İşte dağıtılan kitaplardan bir tanesi:
Kahvaltıdan sonra dostlar uzun uzun sohbete daldılar ben de çıkıp şu yelken kulübünü gezeyim bari diyerek dolaşmaya başladım.
Başşbaşladım. Bu gezintim sırasında birçok fotoğraf çektim.
sizlere İstanbul Yelken Kulübünün tarihi ile ilgili bilgiler .
Başşbaşladım. Bu gezintim sırasında birçok fotoğraf çektim.
sizlere İstanbul Yelken Kulübünün tarihi ile ilgili bilgiler .
İSTANBUL YELKEN KULÜBÜ
Türkiye’de yelkenin, askeri ve ticaret alanları dışında, spor ve gezi amacıyla kullanılması 1800’lü yılların ikinci yarısında başlamıştır. Marmara Denizi’ni süsleyen ilk yelkenciler, Levanten ve yabancı kökenli olup İstanbul’da yaşayan ailelerin mensuplarından oluşmakta idi. Türklerin bu alanda görülmesi ise Bahriye mektebi talebelerinin okula ait yelkenli teknelerle adalar ile Anadolu sahilleri arasındaki eğitim amaçlı seyirleri ile başlayacaktı.
Türkiye’de yelkenin, askeri ve ticaret alanları dışında, spor ve gezi amacıyla kullanılması 1800’lü yılların ikinci yarısında başlamıştır. Marmara Denizi’ni süsleyen ilk yelkenciler, Levanten ve yabancı kökenli olup İstanbul’da yaşayan ailelerin mensuplarından oluşmakta idi. Türklerin bu alanda görülmesi ise Bahriye mektebi talebelerinin okula ait yelkenli teknelerle adalar ile Anadolu sahilleri arasındaki eğitim amaçlı seyirleri ile başlayacaktı.
Dönemde ağırlıklı olarak yelkenli sandallar kullanılırdı. O tarihlerde yine yabancıların kurduğu üç yelken kulübü mevcuttu. Bunlar Büyükada’da “Prinkipo Yat Kulübü” (bugünkü Anadolu Kulübünün olduğu yerde), Bakırköy’de (Makrıköy) Agia Stefanos (Aya Stefanos) Yelken Kulübü ve bugün Moda iskelesinin hemen girişindeki restoranın yerinde barakada Khalkedon Racing Club (Kadıköy Yarış Kulübü) idi.
" Sadece sporcuların girebildiği alan. (Kimseye görünmeden girdim!)"
Organize edilen yarışlar hep kendi aralarında gerçekleşirdi. Bugüne kadar ele geçmiş en eski kupa, Prinkipo Yat Kulübü’nce organize edilen ve üç genç İngiliz bahriye subayınca kazanılan kupa, 1878 tarihini taşımaktadır. (Bu kupa halen İstanbul Yelken Kulübü şeref salonundadır.) Türklerin bu yarışlara dahil olmaları için yirmi yıl daha geçmesi gerekecekti.
Yelken sporu alanında Türkler tarafından kazanılan ilk kupa, dönemin Bahriye Mektebi öğrencisi Münif Paşazade Faik Bey ve yakın arkadaşı Mehmet Ali Efendi tarafından, Afacan adını koydukları yelkenli sandal ile Prinkipo Yat Kulübünce organize edilen ve iki hafta sonuna yayılan bir seri yarış sonucunda 1898 yılında kazanılmıştır.(Bu kupa halen Betül Seyfioğlu’ndadır).
Türkiye ve İstanbul’da ilk resmi yarış ise 12 Ağustos 1932 tarihinde Moda koyunda yapılmıştır. Şarpi sınıfındaki bu ilk yarışta kulübün kurucularından ŞEREF REFİK Bey (Şeref Birgen) ve ŞAKİR ATIF Bey (Şakir Atıf Gürsoy) birinci gelerek ilk resmi Türkiye Şampiyonu olarak yelken tarihi sayfalarında yerlerini almışlardır.
O tarihlerde Kulübün bulunduğu Fenerbahçe yarımadasında Osmanlı’dan kalma Fener, ağaçlar ve bir kiliseden başka bir yapı yoktu.Yarımadanın Kuzey Doğusunda ise Bizans döneminden, bir mendirek kalıntısı yer almaktaydı.
Moda Deniz Kulübüne sık sık gelen ve yelken yarışları izleyen Mustafa Kemal ATATÜRK, 17 Mayıs 1937 günü şimdiye kadar hep karşı yakadan gördüğü ve dönem halkının piknik alanı olarak bilinen bu şirin yarımadayı gezdi ve bu gezi esnasında şu direktifi verdi :
“Mendirek onarılsın ve Fenerbahçe yarımadasının bir bölümü Belediyeye devredilerek, münasip bir kira ile burada kurulacak bir Kulübe tahsis edilsin ve Türk gençleri burada yelken sporu yapsınlar.”
Bu direktif Ankara’ya dönüşte, Türkiye Büyük Millet Meclisi resmi kayıtlarına bir Bakanlar Kurulu Kararı olarak girecektir. Bu kararın altındaki imzayı Mustafa Kemal ATATÜRK atmıştır. Bu konu ile ilgili olarak bir takım resmi yazışmalar, bu kararı takip eder. Ne yazık ki, Ata’mızın hastalığı ve zamansız kaybı araya girmiştir, takip eden yıllarda ise Avrupa’da patlayan İkinci Dünya Savaşı, her ne kadar Türkiye bir taraf olmadıysa da çekilen yokluklar arasında Ata’mızın direktifinin hayata geçirilmesi mümkün olamamıştır.
Ancak bu direktifin heyecanını kalplerinde taşıyan ve hiç unutmayan dört yelken aşığı Türk genci bir araya gelerek Kulübün kuruluşu için kolları sıvarlar. Bu dört genç, sırasıyla Kulübün 1, 2, 3 ve 4 sicil numaralı üyeleridir :
1- Behzat Baydar (Yelkenci – Tüccar)
2- Burhan Kunt (Yelkenci – İnşaat Mühendisi)
3- Şeref Birgen (Yelkenci – Eczacı)
4- Harun Ulman (Yelkenci – Deniz İnşa Mühendisi)
2- Burhan Kunt (Yelkenci – İnşaat Mühendisi)
3- Şeref Birgen (Yelkenci – Eczacı)
4- Harun Ulman (Yelkenci – Deniz İnşa Mühendisi)
Kuruculardan üç tanesi (Baydar, Birgen ve Ulman) aynı zamanda 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlarında Ülkemizi temsil etmiş ilk Türk Olimpik yelkencileridir.
lDört kurucunun arkasında ise, dönemin önemli ve itibarlı şahsiyetlerinden oluşan 50 kişiik bi
Diğer fotoğraflar:
"Kedicikler huzurla dolanıyorlardı,ben de gelin bir fotoğrafınızı çekeyim dedim. Sağ olsunlar kırmadılar."
"Buralara gizemli koridorlarda dolaşarak geldim:)"
Kaynaklar:" http://istanbulyelken.org.tr/"
OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM...
Wow
YanıtlaSil